"İnsanlığın sonu kirlettiği çevreden gelecektir"   

Yıl 1865... Bir kızılderili kabilesi pırıl pırıl, buz gibi akarsularıyla, tertemiz havasıyla bakir doğa parçasında, hayvanlarıyla birlikte mutlu bir yaşam sürmektedir. Günlerden bir gün beyaz amerikalı çıkagelir.Kabile şefine, bu toprakları almak istediğini, oraya teknoloji getireceklerini söyler.Kızılderili şef bu öneriyi kabilesi için aşağılayıcı bulduğunu,çok yadırgadığını söyleyerek şu açıklamayı yapar: "Gökyüzünü,toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir veya satabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için güç. Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır.Çam ağaçlarının parıldayan iyneleri,vızıldayan böcekler, ak kumsallı kıyılar, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu, halkımızın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerinin bir parçasıdır. Ormanların ağaçların damarlarında dolaşan su,atalarımızın anılarını taşır, biz buna inanırız. Beyazlar için durum böyle değildir. Bir beyaz ölüp, yıldızlar evrenine göçtüğü zaman doğduğu toprakları unutur. Bizim ölülerimiz doğdukları toprağı unutmaz.Çünkü; Kızılderili gerçek anasının toprak olduğunu bilir.... Hava önemlidir bizim için,bunun da önemi yoktur sizde.Ancak size bu toprakları satacak olursak, havanın temizliğine önem vermeği öğrenmeniz gerekecek.Çocuklarınıza havanın kutsal birşey olduğunu, havanın temizliğine önem vermek gerektiğini öğretmelisiniz. Hem nasıl kutsal olmasın hava? Atalarımız doğdukları gün ilk soluklarını, ölürken son soluklarını bu hava ile solumuşlardır.
... Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğiz. Eğer önerinizi kabul edecek olursak; bizim de bir koşulumuz olacak: Beyaz adam bu topraklar üzerinde yaşayan tüm canlılara saygı göstereceksin.Ben bir vahşiyim ve başka düşünemiyorum.Yaylalarda cesetleri kokan binlerce bufallo gördüm. Biz kızılderililer, yalnızca yaşamak için öldürürüz hayvanları.. Tüm hayvanları öldürürseniz nasıl yaşayabiliriz? Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu, yalnızlık duygusundan ölür gibi geliyor bize.