ÇARPIK KENTLEŞME :

Çevre kirlenmesi ile ilgili problemlerden bir çoğu insanların köy ve kasabaları terk ederek şehirlere yerleşmesi ve şehir nüfuslarının ani olarak artması sonunda meydana çıkmıştır. Şehirlere doğru olan bu akıma, gelişen sanayi ile kazanç imkanlarının artması, civarındaki banliyölerden gidiş gelişin çok kolaylaşmasına sebep olmuştur. 1920 de dünya nüfusunun sadece %14'ü şehirlerde yaşıyordu. Bu oran 1940 ta %19'a, 1960 ta %25' yükselmiştir. Ülkemizde ise yaklaşık yarısı şehirlerde yaşamaktadır.
Hızlı nüfus artışı, ülkemiz şartları için de özel bir önem taşımaktadır. Zira Türkiye'de hızlı bir nüfus artışı vardır. Bu oran genel nüfusa göre yıllık %2.1 ve şehirleşme bakımından %4.5 civarında olup oldukça yüksektir. Bu duruma kültürel eksiklikler eklendiğinde çevre sorunları çeşitli boyutlar kazanmaktadır. Şehir nüfusunun bu şekilde artması sonucumeydana gelen sosyal değişmeler büyük şehirlerimizde suyun ve havanın kirlenmesi problemlerini çıkarmıştır. Ayrıca; kalabalık yaşamın verdiği fiziksel rahatsızlık ve gürültü de yine toplum sağlığı problemlerini ortaya çıkarmıştır. Diğer taraftan, gecekondu bölgeleri ile çok kalabalık mahallelerdeki insan hayatı için gerekli olan tabii değerler genellikle bozulmuş, zemin ve yeraltı suları kirlenmiştir. 

Şehirlere kırsal kesimden göç ile gelen hızlı nüfus artışından doğan konut ihtiyacı ise, alt yapısız ve plansız yapılaşmayı doğurmakta, çevre sorunu yaratmaktadır. Hızlı ve yanlış kentleşme beraberinde kanalizasyon ve içme suyu sisteminin sorununu da birlikte getirmektedir.
Kentleşmeye bağlı olarak çıkan çeşitli sorunlardan biri de, doğal ortamlar üzerinde baskının artmasıdır. Doğal ortamlar üzerindeki baskı, gerek doğal alanların yapılarla örtülmesi, gerekse ortam kirlenmesinin zararlı etkilerine bağlı olarak ortaya çıkmakta ve dolayısı ile giderek yoğunluk kazanan yapay bir yaşama ortamınınoluşmasına yol açmaktadır. Oysa insan, soluduğu hava, içtiği su, aldığı hayvansal ve bitkisel besinlerle doğaya bağlı bir varlıktır. Bu bakımdan, diğer canlılar gibi doğa ile dengeli bir etkileşim içerisinde olması gerekmektedir. İnsan yaşama ortamını kendi istekleri yönünde değiştirirken, doğadan kopmamaya ve doğa ile karşılıklı ilişkilerinin sınırını korumaya özen göstermek zorundadır.
Doğal ortamlar içinde ormanlar, çeşitli işlevleri yanında insanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu etkiler yapmaları sebebiyle büyük öneme sahiptir.Ekolojik sistemlerin korunması ve işlevlerini sürdürebilmeside büyük ölçüde ormanlara bağımlı olarak gerçekleşmektedir.